29 Haziran 2014 Pazar
Sandalyeye Tapıyorum
Güzel bir pazar gününden merhaba!
Büyük bir hevesle açıp sonra dönüp sümüğümü sürmediğim blogum, özür dilerim. Ama dürüst olmak gerekirse, GERÇEKTEN yazmak istemiyordum.
Her neyse...
Malum ramazan da geldi. Pideler yenmeye başladı, hurmalar, pastırmalar kondu sofraya (ORUCUM) demem odur ki ibadet etmeye başladı insanlar.
Kabul etmem gerekir hiçbir zaman dini büsbütün olan müslüman kardeşlerimden olmadım. Evet, inanıyorum. Hayır, neye inandığımı bilmiyorum.
Eğer sorsan bana "E, madem yarım müslümansın, oruç tutmak niye ey güzel insan?" Haklısın. Aman bana ne ya deyip oruç tutmayadabilirdim. Zaten sıcak niye kendime işkence edeyim?
Ama öyle değil işte.
Bütün ibadetler gibi oruç da bir tür meditasyon. Namaz gibi, yoga gibi. Şimdi benim başıma gelip bre kafir yoga ile namazı nasıl aynı kefeye koyarsın deme. Namaz da kılmadım hayatım boyunca, yoga da yapmadım. Ama ikisini de yapmayı çok isterdim. Namaz kılan da yoga yapanda iki ayrı insan var aynı evde yaşadığım. Yani bu "meditasyonlar" sonucu insanları neyin beklediğini az çok biliyorum, DİNGİNLİK.
Gazetelerde okuduk, haberlerde seyrettik. Binlerce kez konuşuldu ayrı ayrı. Namazın ve yoganın insan bedeni üzerindeki olumlu etkisi. Aynı şekilde insanları zihinsel olarak da rahatlattığını ve mutlu ettiğini de inkar edemezsiniz. Yani bu kadar boş konuşmanın sonucu; bunlar bir şekilde MEDİTASYON!
Oruç tutma kısmına gelirsek, bir tıp doktoru veya biyolog değilim. İnsan vücudu içinde tam olarak neler dönüyor bilmiyorum fekat iyi sonuçlar doğurduğunu tahmin ediyorum. Bunu geçtim. Nefs denilen kafamın içindeki küçük şeytan ile başa çıkabilmemi sağlıyor. Kabul edin, bir kutu nutellanın üzerine atlayabilmeyi engellemek ÇOK büyük bir başarı. İftarda mutlu oluyorum, huzurlu oluyorum, doğru bir şey yaptığımı düşünüyorum. Ve bu da tembellikten kaçındığım fiziksel meditasyonların zihinsel sonuçlarını veriyor bana.
İç huzuru buluyorum.
Benim için önemli olan da bu.
Zaten günün sonunda da inanç sistemi insan yalnızlıktan kafayı yemesin, sorunların içinden çıkamayınca sığınacak bir yeri olsun, dua etsin, rahatlasın diye ortaya çıkmış.
İlk insanlar kadına taparlarmış, doğumun mucizesini gördükleri için.
Daha sonra Zeus gelmiş, bütün sülalesini toplayıp.
İsa peygamber de varmış mesela. Onu takip edenler Hristiyan olmuşlar.
İslamiyet çıkmış ortaya.
Bende sandalyeye tapıyorum mesela, en azından kıçım rahat.
Hadi eyv.
13 Haziran 2014 Cuma
Gerçek Dost Kime Denir?
Merhaba!
Bugün insanoğlunun en büyük iki yüzlülüğünün derinlemesine insek diyorum. Dost acı söylemeli mi?
Hepimiz her gün onlarca karar veriyor, verdiğimiz kararların doğru olduğuna inanıyor, emin değilsek de dostlarımız tarafından ikna edilmek istiyoruz.
Saçımı ne renge boyasam'dan kimle evlensem'e kadar bütün sorunlarımız ve sorularımızda devreye arkadaşlarımız giriyor. İyiliğimizi düşünerek dürüst mü olmalı? Mutluluğumuzu düşünerek bize istemese de destek mi çıkmalı? Gerçek bir arkadaş ne yapar?
Mutluluktan öldüğün ve sonsuza kadar öyle kalacağını düşündüğün bir anda gerçeklerin yüzüne çarpmasına dayanabilecek kadar güçlü müsün? Birisi sana gerçekleri göstermeye çalışsa ona yalancı deyip sırtını mı dönersin? Yoksa onu dinleyecek kadar sağduyuyu kendinde bulabilir misin?
Sorular sorular...
Ne yapmalı? Kimi dinlemeli?
Çok fazla ses var.
Hangisi gerçekten beni doğru yola yönlendirecek?
Bunun için kendimi ve etrafımı gerçekten tanımam gerekiyor.
Sonunda yine tek başıma kalacağım. Ve yanımda bulacağım insanlar gerçekten dostum olan insanlar olmalı.
Bugün insanoğlunun en büyük iki yüzlülüğünün derinlemesine insek diyorum. Dost acı söylemeli mi?
Hepimiz her gün onlarca karar veriyor, verdiğimiz kararların doğru olduğuna inanıyor, emin değilsek de dostlarımız tarafından ikna edilmek istiyoruz.
Saçımı ne renge boyasam'dan kimle evlensem'e kadar bütün sorunlarımız ve sorularımızda devreye arkadaşlarımız giriyor. İyiliğimizi düşünerek dürüst mü olmalı? Mutluluğumuzu düşünerek bize istemese de destek mi çıkmalı? Gerçek bir arkadaş ne yapar?
Mutluluktan öldüğün ve sonsuza kadar öyle kalacağını düşündüğün bir anda gerçeklerin yüzüne çarpmasına dayanabilecek kadar güçlü müsün? Birisi sana gerçekleri göstermeye çalışsa ona yalancı deyip sırtını mı dönersin? Yoksa onu dinleyecek kadar sağduyuyu kendinde bulabilir misin?
Sorular sorular...
Ne yapmalı? Kimi dinlemeli?
Çok fazla ses var.
Hangisi gerçekten beni doğru yola yönlendirecek?
Bunun için kendimi ve etrafımı gerçekten tanımam gerekiyor.
Sonunda yine tek başıma kalacağım. Ve yanımda bulacağım insanlar gerçekten dostum olan insanlar olmalı.
10 Haziran 2014 Salı
#DIY / Kendin Yap! - Örgü Kolyeler
Günaydın güzel insanlar!
Uzun süre evde tıkılı kalınca kendini eylemek için farklı yollar arıyorsun ister istemez. Bu da benim boş vakitlerimde (YANİ HER ZAMAN DEMEK İSTİYORUM) yapmayı çok sevdiğim, aşırı kolay ve ucuz bittiğinde çok şık bir -deyim yerindeyse- takı tasarım metodu.
Kısacası aşağıda fotoğraflı olarak yukarıda gördüğünüz kolyelerin yapımını anlatacağım.
Önce malzemelere bakalım ,
* Kum boncuk ( 10 gr- 50 Kr)
* Misina (100 m - 7,5 TL)
* Kurdele (Düğün davetiyelerinden, hediye paketlerinden çıkmış )
* Makas
* Misina (100 m - 7,5 TL)
* Kurdele (Düğün davetiyelerinden, hediye paketlerinden çıkmış )
* Makas
Aşırı basit.
* İstediğiniz uzunlukta, istediğiniz renkte kum boncukları mesinanıza dizin
(Çok kısa olmamasına dikkat edin, örünce boyları bir hayli kısalıyor)
(Benim tavsiyem üzerinize ölçün göğüsünüzün biraz altına geliyorsa tamamdır.)
* İstediğiniz uzunluğa gelince misinanın ucunu bağlayın.
* Bu ipten tam 9 tane yapın.
* Dizdiğiniz 9 ipi keyfinize göre 3'erli gruplandırın ve her üçlü grubun bir ucunu kurdele ile bağlayın.
* Bağladığınız 3 misinayı örün ve ucunu yine kurdele ile bağlayın.
Şuan elinizde 3 adet örgü olması lazım.
* Bu üç örgüyü uçlarındaki kurdeleleri kullanarak birbirlerine sıkı sıkı bağlayın daha sonra örün.
* Büyük örgünün ucunu da tekrar kurdeleler ile bağlayın.
Son adım olarak örgünün iki ucunu farklı bir kurdele ile birleştirip bağlayın, ve işte sonuç,
(Bu kolye benden canım anama gidiyor)
Bir tanesini yapmak yaklaşık 3 saatinizi alıyor ancak televizyon izlerken boncuk dizmek yorucu bir aktivite değil hanımlar ;)
İşte bu kadar da basit canlar.
Esen kalın :)
9 Haziran 2014 Pazartesi
Üniversite Saçmalığı
Bugün uzun zamandır kafamı kurcalayan bir konuda biraz zırvalamak istiyorum. ÜNİVERSİTELER.
Çocukluğumuzdan beri "Büyüyünce ne oliceksin bakalım hıı?" sorularına maruz kaldık. Bir çoğumuz doktor, avukat dedi, bir kısmımız dansöz, futbolcu dedi. Ben kasiyer dedim. Buradan küçüklüğümden beri büyük hayalleri olan bir insan olmadığımı anlıyoruz, evet. hı hı.
Tabi ki lise sona geldiğimde kasiyer olma hayallerimin ileride beni çok büyük yerlere getirmeyeceğini fark etmiştim. Tespit yeteneğim yüksektir.
Sınava girdiğim sene yerleştim. Çok yüksek derece yapmasam da ülke ortalamasının epey yukarısındaydım ve benim gerçekleştirilecek bir hayalim yoktu. Bende tercihlerimi her zaman rol modelim olan anneme bıraktım.
Başarılı iş kadını.
Hayatımın hatası. Yanlış tercihlerle iyi bir üniversitenin kötü bir bölümüne girince dumur oluyorsun ister istemez. Sevinsek mi, üzülsek mi? Sevinsek mi? Üzülsek mi?
İlk sene iplerimi koparmanın verdiği gazla cozutma sınırlarının ötesinde yaşasam da, ikinci dönemin sonunda hayatımı çok sevip bölümümden nefret ettiğimi fark ettim. Sonuç, okulu bıraktım ve yurt dışına gittim.
Yurt dışı deneyimimin çok mükemmel olduğunu söyleyemeyeceğim. İlk kez ülkeden çıkışım değildi, yani tek başıma ne yapmam gerektiğini biliyordum. Ama olmadı. Çünkü okul ve bölüm seçimimi -SÜRPRİZ- yine annem yapmıştı. Bir seneye yakın maddi ve manevi yıpranışın ardından yine tanıdık topraklara geri döndüm.
Okula erken başladığım için 21 yaşında üniversite mezunu ve hayata atılmış, güçlü bir kadın birey olabilirdim. Ancak şuan ne idüğü belirsiz bir şey oldum. Kendimi tanımlayacak kelimelerim bile kalmadı.
Şimdi Allah'ın hakkı üçtür diyerek tekrardan üniversiteye girme kararı aldım. Ve emeklilik yaşım gelmeden mezun olmayı planlıyorum.
Küçük sorunum HANGİ BÖLÜME GİRECEĞİM?
Eğitim sistemimizin sorunu, kendimizi tanımıyoruz. Eğilimlerimizi bilmiyoruz. Ne istediğimizi, ne yaptığımızı, ne olacağımızı... Gelecek o kadar sisli ki, yolumuzu göremiyoruz.
Büyüklerimden duyduğum tek tavsiye " Kim istediği mesleği yapıyor ki?"
Bana ne başkalarından, onlar çeşitli baskılarla sevmedikleri bölümlerde okuyup hayatlarını kendilerinden nefret ederek geçirebilirler. Kusura bakmayın, ben bunu kabul etmiyorum! Her sabah küfrederek uyanmak istemiyorum. Sevmediğim bir işte çalışarak kendime eziyet etmeyeceğim.
Lise mezunu, ev hanımı olamam.En önemlisi, kocamın eline bakamam.
Sanırım hala saçları iki belik, en büyük hayali kasiyerlik olan küçük kızım ben.
Büyümek için sabırsızlanan, büyümekten korkan...
Etiketler:
gelecek,
kafamda deli sorular,
kaldırım mühendisi,
kaygı,
sınav,
üniversite
8 Haziran 2014 Pazar
Kuş Dosyası

Güzel pazarlar!
Dün ilginç bir gece geçirdim.
Aslında hikaye dün sabah oturma odasının balkonunda minik bir serçe görmemle başladı. Çok da üstünde durmadım.
Kuşlar beni sever, geçen yaz yatak odamın balkonuna da bir güvercin taşınmıştı. Küçükken de odama yarasa girmişti. Tamam, burada önemli olan şehirde yarasanın ne aradığı değil, onun o kadar insanın içinden beni seçmesidir bu konuda anlaşalım. Yani,demek istediğim, kanatlı hayvanlar ile aramda değişik bir enerji var.
Gece televizyon izlerken arkamdan sesler duyunca tövbeler çekerek, dualar ederek sesin kaynağını aradım. İlk başlarda hiç bir şey göremesem de fark ettim minik yavruyu. Açık balkon kapısından içeri girmiş haylaz. Henüz uçamadığı için pati pati yürüyordu yerde. Büyük ihtimalle apartmanın üst katlarından birinde olan yuvasından bizim balkona düşmüştü.
Önce korktum, sonra onun korktuğunu fark ettim.
Bütün sosyal medya hesaplarımdan ne yapmak gerekli diye sordum, arkadaşlarımı aradım "Bi'şi olmaz yeaa" ve "Kediyle kaçır" dışında da tavsiye alamadım maalesef.
Akşam sporu olarak ben kuşu kovalarken o da kaçıp koltuğumun altına saklandı.
Bendeki sorun kuşlara dokunamamam. Kedi ve köpeklerde sorun yok. Hepsini severken çamaşır yıkar gibi çitilerim ama konu kuşlar olunca dokunamıyorum arkadaş. Belki gagalarından belki o çiroz bacaklarından. Bilemiyorum.
Sonuç olarak bende çözümü kuşla konuşarak onu saklandığı yerden çıkarmakta buldum. Pek işe yaradığını söyleyemeyeceğim.
Annelik içgüdüsü ile balkonumun kenarına ekmek ve su bıraktım minik serçem için. Koltuğumun altında da güvende olduğu kanısına vardım ve balkonun penceresini sonuna kadar açık bırakarak uyudum.
Uyandığımda gitmişti. Onun için bıraktığım yemeğe dokunmadan hemde. Kalbim kırıldı.
Bir gecede fazla alışmışım yumurcağa.
Umarım kediler tarafından yenilmezsin Güloş, seni seviyorum. (Bu arada Güloş ona verdiğim isim, ama anlamışsınızdır herhalde )
6 Haziran 2014 Cuma
Tembel Kızın Güzellik Taktikleri (Yaz Dönemi)
Merhaba güzel insanlar!
Camdan dışarı baktığımızda pek yaz gelmiş gibi hissetmiyor olabiliriz ama YAZ GELDİ canlar! Hepimizin oradan buradan duyduğu, bir yerde okuduğu veya benim gibi Youtube'dan izlediği kendimize uyan güzellik tüyoları vardır.
Kıyamet kopsa beş dakika daha uyuma bahanesi arayacak bir insan olarak özellikle yaz aylarında çok işime yarayan basit, zaman kazandıran bir kaç taktiğim var. Bunlar ne diyecek olursanız, buyrunuz efenim;
1) BB Krem : Askılılar yüklüklerden inip dolaplara girdi ve kabul edelim hepimizin kolunda bacağında saklamak istediği küçük izler, lekeler ve sivilceler var. Benim gibi vücut fondötenini tamamen saçmalık olarak gören biriyseniz veya böyle şeylere para vermek istemiyorsanız iyi dinleyin, BB KREMLER! Hepimiz onlardan en az bir tane denemişizdir. Beğendiğiniz, beğenmediğiniz çekmecelerde duran herhangi bir BB kremi kapatmak istediğiniz yere sürün. Evet, tamamen kapatmayacak ama artık göze de batmayacak.
2) Maskara : Sürekli geç kalkan ve doğal olarak gideceği yere geç kalan biriyseniz, mümkün olduğunca her şekilde zaman kazanmaya çalışıyorsunuzdur. Akmayan maskaralarınızı kirpik diplerinize biraz bastırarak uygularsanız kalem sürme derdinden kurtulursunuz. Çok düzgün olmayan ve belirsiz çizgiler oluşacağı için gündelik kullanımda rahatlıkla kullanabilirsiniz.
3) Ruj: Yaz aylarında sıvıymış gibi akan ve yerinde düzgünce durmayı reddeden ama rengi çok güzel olduğundan sürmekten vazgeçemediğiniz rujlarınız varsa, rujunuzu sürdükten sonra bir yaprak tuvalet kağıdını dudağınızın üstüne koyun ve bir fırça yardımı ile transparan pudra sürün. Rujunuzun daha kalıcı olduğunu göreceksiniz.
4) Vazelin : Sandalet mevsimi başladığına göre çatlak topukları da her yerde görmek mümkün. O iğrenç görüntüye sahip olmamak için bir gece öncesinden topuklarınıza vazelin sürün, üzerine bir çorap giydikten sonra yatın. Sabah yumuşacık ve kesinlikle çatlakları olmayan topuklar ile kalkacaksınız!
Camdan dışarı baktığımızda pek yaz gelmiş gibi hissetmiyor olabiliriz ama YAZ GELDİ canlar! Hepimizin oradan buradan duyduğu, bir yerde okuduğu veya benim gibi Youtube'dan izlediği kendimize uyan güzellik tüyoları vardır.
Kıyamet kopsa beş dakika daha uyuma bahanesi arayacak bir insan olarak özellikle yaz aylarında çok işime yarayan basit, zaman kazandıran bir kaç taktiğim var. Bunlar ne diyecek olursanız, buyrunuz efenim;
1) BB Krem : Askılılar yüklüklerden inip dolaplara girdi ve kabul edelim hepimizin kolunda bacağında saklamak istediği küçük izler, lekeler ve sivilceler var. Benim gibi vücut fondötenini tamamen saçmalık olarak gören biriyseniz veya böyle şeylere para vermek istemiyorsanız iyi dinleyin, BB KREMLER! Hepimiz onlardan en az bir tane denemişizdir. Beğendiğiniz, beğenmediğiniz çekmecelerde duran herhangi bir BB kremi kapatmak istediğiniz yere sürün. Evet, tamamen kapatmayacak ama artık göze de batmayacak.
2) Maskara : Sürekli geç kalkan ve doğal olarak gideceği yere geç kalan biriyseniz, mümkün olduğunca her şekilde zaman kazanmaya çalışıyorsunuzdur. Akmayan maskaralarınızı kirpik diplerinize biraz bastırarak uygularsanız kalem sürme derdinden kurtulursunuz. Çok düzgün olmayan ve belirsiz çizgiler oluşacağı için gündelik kullanımda rahatlıkla kullanabilirsiniz.
3) Ruj: Yaz aylarında sıvıymış gibi akan ve yerinde düzgünce durmayı reddeden ama rengi çok güzel olduğundan sürmekten vazgeçemediğiniz rujlarınız varsa, rujunuzu sürdükten sonra bir yaprak tuvalet kağıdını dudağınızın üstüne koyun ve bir fırça yardımı ile transparan pudra sürün. Rujunuzun daha kalıcı olduğunu göreceksiniz.
4) Vazelin : Sandalet mevsimi başladığına göre çatlak topukları da her yerde görmek mümkün. O iğrenç görüntüye sahip olmamak için bir gece öncesinden topuklarınıza vazelin sürün, üzerine bir çorap giydikten sonra yatın. Sabah yumuşacık ve kesinlikle çatlakları olmayan topuklar ile kalkacaksınız!
Benden bu kadar okuyucum. Senin yaz aylarında çok işine yarayan tüyolar varsa lütfen benimle de paylaş!
5 Haziran 2014 Perşembe
Uykusuzluk mu o da ne?
Sabahın köründen günaydın!
Normalde çok uyuyan bir insanımdır. Bana dokunmayın 12 saat deliksiz uyurum. Ancak garip bir insan olduğum için uyku düzenim de garip. Dün öğleden sonra 3'te kalmama rağmen bakın bu sabah 8'de ayaktayım. Ve nedensiz bir şekilde sadece 3 saat uyudum.
Arkadaşlarımdan biliyorum ki şimdi final dönemi ve herkes azami 3 saat uyuyor. Bende dedim ki kendi uykusuzlukla başa çıkma yöntemlerimi sizinle paylaşırsam belki size bir yardımı dokunur!!
Voila, sihrim işte bu şekilde yapılıyor ;
Sadece yatakta oturun ve geçmesini bekleyin. Hani o tek gözün açık ağızdan salyanın aktığı sersem hal var ya. İşte oturarak o sersemliğin geçmesini bekleyin, salyalar için bir önerim yok ama yıkamayı deneyebilirsiniz ;)
Kahve içmeyin!! Senelerdir elimden geldiğince kafeinden uzak durdum. Yapay, bir kaç saatlik enerjisi ve bir noktadan sonra çarpıntı yapması hayatınızda kafein bulundurmamanız için yeterli olmalı. Çok istiyorsanız bitki çayı içebilirsiniz.
Yüzünüzü buz gibi soğuk suyla yıkayın (hem cildinizi sıkılaştırır). Hala ayılamamışsanız kafanızı buzluğa sokabilir veya kendinizi tokatlayabilirsiniz.
Dans edin!!!! Kendinize kahvaltı hazırlarken veya giyinirken (kabul edin giyinme kısmı utanç verici şekilde uzun sürüyor hanımlar ama bu genlerimizde var) kopmalık bir şarkı açın ve döktürün. Bu var olan bir gıdım enerjinizi tüketmeyecek aksine enerji dolmanızı sağlayacak. Makyajını yaparken dans etmeyin ama, ben denedim sonuç felaket olabiliyor.
Ve bütün bunlar hiçbir işe yaramadıysa daha fazla çabalamadan yatağa geri dönün ve uyumaya devam edin.
Önemli olan senin mutluluğun okuyucum, kendine iyi davran.
Normalde çok uyuyan bir insanımdır. Bana dokunmayın 12 saat deliksiz uyurum. Ancak garip bir insan olduğum için uyku düzenim de garip. Dün öğleden sonra 3'te kalmama rağmen bakın bu sabah 8'de ayaktayım. Ve nedensiz bir şekilde sadece 3 saat uyudum.
Arkadaşlarımdan biliyorum ki şimdi final dönemi ve herkes azami 3 saat uyuyor. Bende dedim ki kendi uykusuzlukla başa çıkma yöntemlerimi sizinle paylaşırsam belki size bir yardımı dokunur!!
Voila, sihrim işte bu şekilde yapılıyor ;
Sadece yatakta oturun ve geçmesini bekleyin. Hani o tek gözün açık ağızdan salyanın aktığı sersem hal var ya. İşte oturarak o sersemliğin geçmesini bekleyin, salyalar için bir önerim yok ama yıkamayı deneyebilirsiniz ;)
Kahve içmeyin!! Senelerdir elimden geldiğince kafeinden uzak durdum. Yapay, bir kaç saatlik enerjisi ve bir noktadan sonra çarpıntı yapması hayatınızda kafein bulundurmamanız için yeterli olmalı. Çok istiyorsanız bitki çayı içebilirsiniz.
Yüzünüzü buz gibi soğuk suyla yıkayın (hem cildinizi sıkılaştırır). Hala ayılamamışsanız kafanızı buzluğa sokabilir veya kendinizi tokatlayabilirsiniz.
Dans edin!!!! Kendinize kahvaltı hazırlarken veya giyinirken (kabul edin giyinme kısmı utanç verici şekilde uzun sürüyor hanımlar ama bu genlerimizde var) kopmalık bir şarkı açın ve döktürün. Bu var olan bir gıdım enerjinizi tüketmeyecek aksine enerji dolmanızı sağlayacak. Makyajını yaparken dans etmeyin ama, ben denedim sonuç felaket olabiliyor.
Ve bütün bunlar hiçbir işe yaramadıysa daha fazla çabalamadan yatağa geri dönün ve uyumaya devam edin.
Önemli olan senin mutluluğun okuyucum, kendine iyi davran.
4 Haziran 2014 Çarşamba
Mayıs Favorileri
Merhaba canlar!
Haziran ayını ortalamadan geçen ayın favorilerini yazmak istedim.
Fotoğrafta gördüklerinizle başlayalım önce,
Soldan sağa;
CoverGirl Bombshell Mascara, maalesef ülkemizde bulunmayan bir ürün ancak benim cansız ve seyrek kirpiklerimde mucizeler yarattı!
L'oréal Magic Skin Beautifier BB Cream, Bu Türkiye'de var mı? Emin değilim.Ürünün vadettikleri çok fazla ve hepsini de karşılamıyor ancak kapatıcılığı ve kalıcılığı olarak benden yüksek not aldı.
Essence XXXL Shine Lip Gloss (Nude Kiss) Rengi, kalıcılığı ve yapısı ile kalbimi çaldı. Çok seviyorum. Çok.
Garnier Kafeinli Kapatıcı Göz Roll-On Havalar ısındı kızlar, hafif ürünler makyaj çantalarına girdi. Kapatıcılığı az, aydınlatması çok kullanınca yok gibi. Sıcak havalarda favorim.
Maybelline Color Sensational 440- Coral Fire , Turuncu her sezon favorim olsa da bahar ve yaz aylarında kullanmaktan asla vazgeçmeyeceğim renklerdendir. Bu ruj bir genç kızın her istediğini veriyor. Koral/ Turuncu ve sheer yapısı ile kalbimin sahibi.
The Balm Put A Lid On It, Bunun ne olduğunu herkes biliyor sanırım. Uygun fiyatlı ancak performansı çok iyi olan far bazı. Evet favorilerim arasında far yok ama far bazı var. Saçma mı? Değil. Favori farım yok. Üstüme gelmeyin.
Estée Lauder Translucent Pudra Bitmek üzere olduğu için ağlayabileceğim dünya üzerindeki en iyi pudralardan biri. Eğer cebinizi yakmayacaksa mutlaka alın, kullanın, deneyin. Pişman olmazsınız.
Rimmel London Exaggerate Eye Definer (Deep Blue) Ömrü hayatımda kullandığım veya kullanabileceğim tek mavi kalem. Başka da sözüm yok.
Güzellik ürünleri dışında favorilerim mi?
Hakan Günday son zamanlarda favori yazarım. Bu güne kadar yazdığı her şeyi aldım, sırayla okuyorum. Mayıs ayında bitirdiğim AZİL ve PİÇ kesinlikle okunması gereken kitaplarından. Mükemmel betimlemelerle süslenmiş tespitler. Okuyucu-Yazar bağı diye bir şey varsa eğer ben bu bağı Hakan Günday ile fiziksel olarak hissediyorum. Yani zeyno der ki, OKUYUN!
Mantı! Evet. Sabah, öğle, akşam yiyebileceğim anam babam usulü mantı ev yemekleri yapan bir kafede yememle gözümde ilahi bir yemeğe büründü. BİR MANTI BU KADAR MI LEZZETLİ OLUR????? Hemde bol sarımsaklı.
Sanırım bu aylık bu kadar. Eminim yiyecek olarak başka favorilerim de vardır ama hayvan gibi yediğimi kimsenin bilmesine gerek yok. ;)
Son olarak okuyucum, kendine iyi davran ve AYIK OL.
3 Haziran 2014 Salı
PMS ile Başa Çıkma Yolları
Günaydın günümün güzel gülleri!
Bugün hayatımda yaptığım en faydalı şeyi yapıp size PMS yani Premenstrüel Sendrom yani Türkçesi ADET ÖNCESİ KAFAYI YEME DURUMU ile başa çıkabilmeniz için bir kaç hayat kurtaran tüyo vereceğim.
PMS her sağlıklı kadının adet görmeden önce yaşadığı sancılı, şiş ve huysuz dönemidir. Beyler, bunu size de söylüyorum ki öğrenin. İlerde ihtiyacınız olacak.
Taamaam, şimdi gelelim ne yapmalı kısmına,
1) Kendinize yumruklayacak bir şey bulun. Ciddiyim. Kapıcı çöpü toplamaya 15 dakika geç gelince kan beynine sıçrıyor da ne yapacağını bilemiyorsun ya işte o sinirini atmak için. Şahsen ben Yunan usulü tabak kırıyordum ama bir takım kırınca annenizden enseye şaplak gelebiliyor. Yumruklayacak bir şeyler! Kardeş, yastık, kum torbası... Her neyse.
2) Çikolata fabrikası sahibi manita yapın. Bu adım ÇOK önemli. Şeker ve çikolata tüketiminiz tavan yapacağı için bu adımı bedavaya getirmenin yolu Willy Wonka ile beraber olmaktan geçiyor gençler. Çikolata şelalesi... Yummmm
3) Pijamalarınızı çekin ve kendinizi yatağa bağlayın. Kafanız kadar sivilceleri ve ekvator çapına gelmiş göbeği saklama derdi de böylece ortadan kalkıyor. Sınırsız keyif şansı da cabası. Biraz bitki çayı, en sevdiğiniz kitap ve bir kavanoz nutella! Başka da sözüm yok.
Ve bu şekilde dünyanın en rahat PMS dönemini geçirebilirsiniz hanımkızlar.
Son olarak okuyucum, ayık kalmaya devam et ;)
xx
2 Haziran 2014 Pazartesi
Kendimi anlatma çabalarım
Merhaba, merhaba!
İki üniversite bırakmış bir insan olarak hayatta çok fazla gurur duyduğum şeyler olduğunu söyleyemem. Bütün arkadaşlarınız üniversitedeyken sizin evde bir hafta boyunca pijamaları çıkarmadan oturmanız ilk başlarda güzel gibi görünse de bir süre sonra can sıkıcı, saçma sapan bir hal alıyor. Can sıkıntımı gidermek için çalıştım, resim çizdim, takı yaptım ama ayran gönüllü bir insan olarak hepsini bir kenara attım. sonra dedim ki,
Yani bugün burada toplanma nedenimiz de bu. Budan sonra ben, keyfim ve kahyasının uygun bulduğu içerikleri bu sayfadan takip edebilirsiniz.
Ayrıca eklemem gerekiyor, blog açma kararı verdiğimde regliydim yani benim yerime hormonlarım konuşuyordu. Kabul, verdiğim en mantıklı karar değildi. Ama bu kızı eğlendirecek bir şeyler lazım. Bahanem, EN AZINDAN HORMONLARIM MUTLU. Ve her kadın en azından bunu hak eder. Tamam, bu kadar. Şimdi dağılabilirsiniz.
Ve son olarak okuyucum, kendine iyi davran ve AYIK OL.
İki üniversite bırakmış bir insan olarak hayatta çok fazla gurur duyduğum şeyler olduğunu söyleyemem. Bütün arkadaşlarınız üniversitedeyken sizin evde bir hafta boyunca pijamaları çıkarmadan oturmanız ilk başlarda güzel gibi görünse de bir süre sonra can sıkıcı, saçma sapan bir hal alıyor. Can sıkıntımı gidermek için çalıştım, resim çizdim, takı yaptım ama ayran gönüllü bir insan olarak hepsini bir kenara attım. sonra dedim ki,
HEY NEDEN İNTERNETTEN KENDİMİ REZİL ETMİYORUM?
Yani bugün burada toplanma nedenimiz de bu. Budan sonra ben, keyfim ve kahyasının uygun bulduğu içerikleri bu sayfadan takip edebilirsiniz.
Ayrıca eklemem gerekiyor, blog açma kararı verdiğimde regliydim yani benim yerime hormonlarım konuşuyordu. Kabul, verdiğim en mantıklı karar değildi. Ama bu kızı eğlendirecek bir şeyler lazım. Bahanem, EN AZINDAN HORMONLARIM MUTLU. Ve her kadın en azından bunu hak eder. Tamam, bu kadar. Şimdi dağılabilirsiniz.
Ve son olarak okuyucum, kendine iyi davran ve AYIK OL.
(Bugün modum)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)